Posts Tagged 'gebelik'

Hamilelikte karın sarkması nasıl önlenir?

-hamilelikte-karin-sarkmasi-nasil-onlenir-.jpgHamilelik sonrası karın sarkmasında genetik faktörlerin etkisi olsa da sarkmanın yaşanması kader değil. Yapmanız gerekenleri açıklıyor…Karnın sarkma ihtimali, her anne adayının hamilelik döneminde yaşadığı en önemli sıkıntılardan biri. Bir yandan güzel bir mutluk yaşayacak olan anne adayı, diğer yandan vücudunun eski formunu kaybedeceğini düşünerek mutsuz olur.

Karın sarkmasında genetik faktörlerin de etkisi olduğu biliniyor. Ancak sarkmanın yaşanması kader değil. Memorial Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Dilek Aytekin, hamilelik döneminde karın sarkmasını önlemenin yolları hakkında bilgi verdi…Hamilelik sonrası karın sarkmasında genetik faktörlerin etkisi olsa da sarkmanın yaşanması kader değil. Yapmanız gerekenleri açıklıyor…Karın sarkması ileri yaş ve çoğul gebeliklerde daha
fazla

Karın bölgesi, kafatası ve göğüs boşluğu gibi kemikle değil, kas dokusu ile çevrelenmiş olduğundan karın boşluğunuzun esneyebilmesine olanak verir. Hamilelik sırasında büyüyen rahim ile karın içi basıncı artar. Normal sınırlarda, karın içi basıncı arttıkça karın kasları gevşeyip, basıncı azaltmaya çalışır. Karın içi basıncının aşırı artığı durumlarda, karın kasları baskı altında kalır ve bu basıncın daha da yükselmesini engellemek için genişleyip deforme olur. Kaslar deforme oldukça, cilt esnekliğini kaybeder ve çatlaklar oluşur.

Yaşın ilerlemesi dokuların esnekliğinin azalması açısından kaçınılmaz bir durum. Günümüzde ileri yaş hamilelikleri ve çoğul gebelikler arttı. Çoğul gebelik ile dünyaya gelecek bebek sayısının artması, hamileliğinde oluşan deformasyonun daha fazla olmasını sağlayabiliyor.

Hamilelik sonrası karın sarkmasında genetik
faktörlerin etkisi olsa da sarkmanın yaşanması kader değil. Yapmanız gerekenleri açıklıyor…Hamileliğe kilolu başlamak dezavantaj
Son zamanlarda genç ve doğurganlık çağındaki kadınlarda obezite sık görülüyor. Anne adaylarının fazla kilo ile başladıkları hamileliklerine, olması gerekenden çok daha fazla kilo alarak devam etmeleri, doğum sonrası bu kiloların verilmesini zorlaştırabiliyor. Doğum sırasında herhangi bir problem yaşanmamış olsa dahi, annenin vücudunda geri dönüşsüz estetik sorunlar oluşturabiliyor.

‘dan hamilelik öncesi beslenme hakkında ayrıntılı bilgi almak için tıklayın.Hamilelik sonrası karın sarkmasında genetik faktörlerin etkisi olsa da sarkmanın yaşanması kader değil. Yapmanız gerekenleri açıklıyor…Ameliyat olmadan düzgün bir karına sahip olmak için
Her anne doğum sonrası hemen kilolarını verip, bir an önce eskisi kadar genç ve çekici olmak ister.
Ama bunu yeniden kazanması baştan önlemlerini almamış ise elbette kolay olmayacaktır.

Anne adayının hamile kalmadan önce alacağı ve sonrasında dikkat edeceği birkaç önlem ile düzgün bir karına sahip olmak hayal değil. İşte alacağınız önlemler:
Hamilelik sonrası karın sarkmasında genetik faktörlerin etkisi olsa da sarkmanın yaşanması kader değil. Yapmanız gerekenleri açıklıyor…1- Kilo kontrolünüzü sağlayın
Öncelikle hamile kalmadan önce ideal kilonuzda olmaya gayret etmelisiniz. İdeal kilo tespitinizde beden kitle indeksinden yararlanılır. Beden kitle indeksi (BKİ), vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanır. İdeal ağırlığınız ise ulaşılmak istenen BKİ’nin, boy uzunluğunuzun karesi ile çarpılmasıyla elde edilir.

Hamileliğe ait hipertansif durumlar, iri bebekten dolayı oluşacak problemler, erken doğum ve anne karnında
bebeğin gelişme geriliklerini dengelemek amacı ile anne adayı normal BKİ’ye sahipse, hamilelikte 11.5-16 kg arasında kilo alması tavsiye edilir.

Hamilelikte kaç kilo alınması gerektiği konusunda detaylı bilgi için ‘un yazısına tıklayın.

Hamilelik sonrası karın sarkmasında genetik faktörlerin etkisi olsa da sarkmanın yaşanması kader değil. Yapmanız gerekenleri açıklıyor…2- Beslenmenize ve sıvı tüketiminize dikkat edin
Beslenmenin hamileliğin seyrinde ve sonucunda önemli oranda etkisi var. Önemli olan fazla miktarda yemek ve kilo almak değil, gerekli olan gıdaları dengeli ve yeterli miktarda almak.

Hamile bir kadının, hamile olmayan bir kadına göre günde fazladan 300 kaloriye ihtiyacı var. Bu da yaklaşık yüzde 15’lik bir artış, yani 2300 kalori/güne denk geliyor.

Hamileliğinizde uzmanların önerdiği beslenme şekli; öğünlerinizi artırmanız, tüm temel
besin maddelerinden yeterince ve düzenli olarak almanız şeklinde olur.

Su ve sıvı içeren gıdaları yeterince tüketmeniz, hamileliğinizde pek çok açıdan önemli. Hamileliğiniz sırasınca yeterli sıvı almanız, cildinizin nemlenmesini artırır. Bunun yanı sıra nemlendirici kremler sürerek, cildinize masaj yapmanız kan dolaşımınızı hızlandıracağından, çatlak ve sarkmalarınıza karşı önleminizi almış olursunuz.
Hamilelik sonrası karın sarkmasında genetik faktörlerin etkisi olsa da sarkmanın yaşanması kader değil. Yapmanız gerekenleri açıklıyor…3- Egzersiz yapın
Hamilelik döneminizde yapacağınız egzersizler, uygun sınırlar içinde kilo almanızı sağlamasının yanı sıra dolaşım sisteminizin daha iyi çalışmasına da katkıda bulunarak, karın cildinizin ve kaslarınızın kanlanmasını artırır. Yaptığınız düzenli egzersizler, doğum sonrasında da hızla toparlanmanızı ve kendinize
gelmenizi sağlar. Aldığınız kiloları daha kolay vermenize katkıda bulunur.

Doktorunuzun başka bir uyarısı yoksa hamileliğiniz sırasındaki egzersizlerinize dördüncü ayınızdan itibaren başlayabilirsiniz. Sezaryenle doğumunuzu gerçekleştirirseniz, karın hareketlerinize iki haftadan önce başlamamalısınız.

‘un hamilelikte alınan kiloların nasıl verilebileceğine dair tüyolarını okuyun.

Hamilelik sonrası karın sarkmasında genetik faktörlerin etkisi olsa da sarkmanın yaşanması kader değil. Yapmanız gerekenleri açıklıyor…Yaşa göre hamilelik önerileri
İleri yaşta gerçekleşen gebelikler riskleri de beraberinde getirir. Peki hamilelik için en ideal yaşlar hangileridi? İleri anne yaşı neden hem bebek hem anne için risklidir? Yanıtları burada!

Hamilelikte kimleri dinleyeceksiniz?
Hamilelik döneminde doktorumuz, kitaplarımız, annemiz, akrabalarımız, daha önce hamile
kalan arkadaşlarımız arasından kimi dinlemeliyiz?

Hamilelikte sauna kullanılır mı?
Rahatlamak için en ideal ortamlardan biri olan saunayı hamilelik sürecinde kullanmak doğru değildir. Neden mi?

Hamilelikte diş sağlığı
Anne adayları hamilelik döneminde, diş sağlığına normal dönemlere göre daha fazla özen göstermelidir.

Hamilelikte karın sarkması nasıl önlenir?

Kışa yenilenerek girin: Organik kürler


Aisha markası altında yüzde 100 organik ve doğal kozmetik ürünleri hazırlayan Ayşe Tolga’dan doğal kür önerileri…Perran Kutman’ın başrolde olduğu “Şehnaz Tango” dizisi ile tanınan Ayşe Tolga, en son “Hacivat Karagöz’ü Neden Öldürdü” filminde oynamıştı. Tolga bu filmden sonra oyunculuk hayatına son verdi. Oyunculuğun çok fazla zaman istediğini söyleyen Ayşe Tolga, Londra’da eğitimini aldığı aromaterapi ile ilgilenmeye başladı ve 2 yıl önce Aisha’yı açtı.

Aisha’da aromaterapi içerikli yüzde yüz organik kozmetik ürünleri bulunuyor. Aynı zamanda konunun uzmanları tarafından çeşitli terapilerde yapılıyor. Yılbaşı yaklaşırken cildinizi yeniyıla ve daha soğuk günlere hazırlamak için Ayşe Tolga’nın organik bakım kürlerine kulak vermenizi öneririz. Bu tariflerle hem cildiniz hem saçlarınız güçlenecek ve onarılacak.

Ayşe Tolga evde yapabileceğiniz en etkili tariflerinden dördünü bizlerle paylaştı:

Yağlı ciltler için limon peelingi
2 yemek kaşığı ince rendelenmiş limon kabuğu, 2 yemek kaşığı yulaf unu ve 6 yemek kaşığı dolusu buğday kepeği iyice karıştırılır. Biraz su eklenerek lapa haline getirilir. Elde edilen karışım dairesel hareketlerle cilde sürülür. İki-üç dakika süren bu işlemden sonra cilt bol ılık suyla yıkanır.

Kuru ve normal ciltlere yeşil çay losyonu
Bir su bardağı dolusu kaynar suda bir tatlı kaşığı dolusu yeşil çay haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlenip süzülür. Bir yumurta sarısı, bir tatlı kaşığı dolusu çiçek balı ve 10ml kayısı çekirdeği yağı iyice karıştırıldıktan sonra, çayla birlikte küçük bir kavanoza aktarılarak iyice çalkalanır. Karışıma batırılan pamukla yüz, boyun ve dekolte bölgesine ovarak iyice yedirilir.

Olgun ciltlere badem unu peelingi
5 yemek kaşığı dolusu badem unu veya buğday kepeği biraz suyla karıştırılarak lapa haline getirilir. Dairesel hareketlerle, 2-3 dakika boyunca yüz iyice temizlenir. Sonra bol ılık suyla yıkanır. Daha sonra üzüm çekirdeği, kayısı çekirdeği gibi saf bir yağ karışımı cilde dairesel masajlarla serum gibi yedirilir.

Kuru saçlar için güçlendirici bakım
Yaz aylarında güneş siz farkında olmadan saçlarınıza işler ve onları kurutur. Siz ne kadar korumaya çalışsanız da deniz tuzu ve güneşin etkisiyle saçlar yıpranır. Saçlarınızı kışa hazırlamalı ve onları güçlendirmelisiniz.

2 yemek kaşığı zeytinyağı, 2 yemek kaşığı cevizyağı, 1 yemek kaşığı jojoba yağını bir kasede karıştırın. Saf biberiye ve çam yağınız varsa beşer damla bu karışıma ekleyin. Saç uçlarına bol bol uygulayarak iyice yedirin. Saçınıza streç filmle iyice sarın. Sıcak su ile iyice ısıttığınız ve sıktığınız bir havluyu başınıza sarın ve bu şekilde 20 dakika bekletin. Saçınızı yıkayın.

http://www.aisha.tr
Bebek Mah.Bebek Hamam Sk. 6A 34342 Beşiktaş/İstanbul
Tel: 0212 265 3227
Kışa yenilenerek girin: Organik kürler

Yorgunluğa beslenme çözümü!

Yorgunluk günlük yaşamın olumsuz şekilde etkilenmesine ve bazı iş kazalarının oluşmasına neden olmaktadır. Bahar aylarının gelmesiyle birlikte özellikle kadınlarda görülen yorgunluk sendromu doğru beslenerek önlenebiliyor. Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi beslenme ve diyet uzmanı Gizem Keservuran yorgunluğa karşı yapılması gerekenleri açıkladı.

yorgunluk Yorgunluğa beslenme çözümü!

Güne kahvaltıyla başlayın: Tam buğday ekmeği ve beyaz peynirle hazırlayacağınız sandviç klasik bir tercih olabilir. 10 adet kavrulmamış taze badem, 1 dilim ananas, 1 bardak süt pratik bir seçenek. Bademi özellikle öneriyoruz çünkü içeriğindeki yağın yüzde 70’i tekli doymamış yağ asitlerinden oluşuyor.

Sakın susuz kalmayın: Kuzey Amerika Uluslararası Sıvı Tüketimi ve Sağlık Konferansı verilerine göre; sağlıklı bir beden için erkeklerin günde 3.2 litre, kadınlarınsa 2.2 litre su içmesi gerekiyor. Özellikle mevsim geçişlerinde enfeksiyondan korun- mak için vücudun kalkanı bağışıklık sistemini güçlendirmekte fayda var. İşe bağırsaklardan başlanmalı. Bu bölge, bağışıklık sisteminin büyük bölümünü oluşturuyor.

Bakterilere karşı yulaflı kalkan: Yoğurttaki probiyotik, yararlı bakteriler bakımından oldukça zengin. Yoğurt; içerdiği yüksek kalsiyum oranıyla kilo kontrolüne de yardımcı olur. Ancak alışverişinizi yaparken etiket dedektifi olmayı unutmayın; yoğurttaki katkı maddeleri ne kadar az olursa o kadar yararlı demektir.
Yulaf ezmesi, sağlıklı bir besin olmasının yanında, müthiş bir lif kaynağı. Lif kaynağını ve zengin besin içeriğini sağlayan beta glukanlar, vücudun enfeksiyonlara karşı verdiği savaşı destekleyip bağışıklık sistemini geliştiriyor.

Ananas enerji kaynağı: İçerdiği bromelain enzimiyle rahat sindirim sağlıyor ve iltihaplanmayı önleyici özelliğe sahip, Manganez bakımından zengin. Manganez aynı zamanda ‘süpreoksit dismutaz’ olarak adlandırılan anti-oksidan enzimin harekete geçirilmesini sağlıyor. Kahvaltıda olmasa
bile gün içinde herhangi bir öğünde tüketeceğiniz 1-2 orta boy dilim ananas, hem sindirimi rahatlatır hem de yüksek anti-oksidan içeriğiyle hücrelerinizi yapılandırır.

Yeşil mercimeği ihmal etmeyin: Haftada toplam 14 öğünümüz var; bu 14 öğünün dört öğününde mutlaka kurubakliyatların prensesi yeşil mercimeğe yer ayırın. Ara öğünlerde kan şekerinizi dengelemek, uyku halini üzerinizden atmak adına 3-4 adet siyah erik kurusu veya 2-3 adet kuru hurma tüketin.

Antİ-oksİdanları unutmayın: E vitamininden faydalanmak için tam buğday unundan ekmek, selenyum için balık eti ve beyaz lahana, A vitamini kaynakları içinse tercihinizi kabak tatlısından yana kullanın. Sıraladığım bu iki vitamin ve bir mineral anti-oksidanların başında geliyor. Sağlıklı bir vücut için anti-oksidanlar vazgeçilmezdir.

Yorgunluğa beslenme çözümü!

Doğru Evlilik ve Boşanma Üzerine

Evlilik ve boşanma üzerine psikolojik ayrıntılar öykülerle anlatılmış.Psikolog Jülide Sevim’in yepyeni kitabı ‘Boşan/ma Meleği’ evlilikle ilgili her ince detayı anlatırken, boşanma üzerine de her ayrıntıyı anlatıyor.

Evlenmeyi düşünüyorsanız, sizleri neler bekliyor? Hangi özellikler ‘evlenilecek’ insanı işaret eder? Bay/bayan ‘doğru’ diye bir şey var mı? Kendiniz için ‘doğru’ olanı nasıl seçebilirsiniz? Evliyseniz, evliliğinizi nasıl daha bilinçli yaşayabilirsiniz? Bir evliliği neler daha mutlu hale getirir? Her evlilik bir yastıkta mı bitmeli? Neden eşler birbirini aldatır? Boşanma planları yapıyorsanız, neleri gözden geçirmeniz gerekir? Boşanma ne zaman kaçınılmazdır? ‘Doğru boşanma’nın yolları var mıdır? Yeni bir hayat kurarken neleri dikkate almanız gerekir? Çocuk varsa, ‘boşanma’dan olabildiğince az etkilenmesi için nasıl davranmalısınız? Jülide Sevim bu kitapta, evlilik/boşanma konusunu psikoloji biliminin ışığında ve gündelik hayat üzerinden öykülerle ele alıyor.

Boşan/ma Meleği

Jülide Sevim

Remzi Kitabevi

2009, 200 sayfa
Doğru Evlilik ve Boşanma Üzerine

Bitkilerle gelen mucize bakım

Güzellik deyince artık doğal ürünler devreye giriyor. Bir çok insan doğal yaşamdan “sırları” öğrenip uyguluyor. Amaç genç ve güzel kalmak. Sizin için de uygulaması çok kolay.. Kivi ile gelen cilt güzelliği ve ısırganla parlak saçlar hiç de uzak değil.

Size bu bölümde her zaman doğal olan önerilerde bulunuyoruz. Ama kadınlar o kadar titizler ki, o söz edilen uygulama hakkında emin olmak istiyorlar bu nedenle. Bu konuda haklılar çünkü bir çok insan artık içinde kimyasal madde bir ürüne çok fazla prim vermek istemiyor. Şifalı ve doğal ürünlerle güzellik ve bakım konusu son yıllarda bu yüzden trend oldu. Doğal ürün uzmanı Volkan Kurt, bu kez farklı doğal yöntemlerden söz ediyor.

Pürüzsüz cilt için
Stres ve yanlış beslenme cildi bozar. Bu arada cildi bakımsız bırakmak da elbette aynı etkiyi yaratır. Bu aralar herkes anti-aging kremlerini kullanıyor. Oysa haftada bir kez peeling uygulaması ile bu sorun çözersiniz. Yüzeydeki ölü hücreler peeling ile yok olur. Bu süreç içinde pürüzsüzlük sağlar. Peeling için “doğal” bir öneri istiyorsanız şunu söyleyebiliriz.. Yüzünüze meyve maskeleri de uygulayabilirsiniz. Hem daha ucuz hem de yan etkisi yok!

Boyun bakımı
Boyun bölgesi önemli. Buraya hergün gerginleştirici bir doğal krem sürün. Haftada bir kez de boyun ve dekolte bölgesine masaj yaptırın.. Boyun için arada önerdiğimiz doğal maskeleri uygulayabilirsiniz. Mutlaka bitkilerden yararlanmak ve onları da önermek bizim özelliğimiz. Size biberiye özlü kremi tavsiye ediyoruz bunun için..

Kolları ihmal etmeyin
Aşırı güneş ışığı nedeniyle kollar da zarar görüyor bu aralar. Kollardaki lekeler ve izler için mutlaka bir leke çıkarıcı bitkisel losyon kullanın. Çiller ile ilgili doğal ürünleri eller ve kollar için kullanabilirsiniz. Bu arada kırışıklık kremlerini kollarınıza da sürmeyi ihmal etmeyin. (Doğal özlü olması şartıyla)

Dudaklara sürülen ürünlerde kimyasallara dikkat edin
Bazı dudak bakım ürünleri kimyasal yağlar içeriyor. Bunlar dudakları kurutarak kötü bir görüntü oluşturuyur. Kullandığınız ürünün bileşiminde bitkisel yağlar olursa daha çok yarar görürsünüz .

Kivi güzelliği
Kivi’de çok fazla C vitamini var. İçindeki meyve asitleri de cildi yeniler. Peeling etkisi gösterirler. Böylece hem lekeler gider hem de canlı bir görünüm alır. Unutmayın, ölü deriyi ciltten attığınızda kolajen yapılanması olur.

Kivi maskesi
Bir kivinin kabuklarını soyun. İnce ince dilimleyin. Bu halkaları cildinizin bir çok yerine koyun. Yarım saat dinlendikten sonra yıkayın. Cildiniz yağlı ise kiviyi özellikle tercih edin, Çünkü gözenekleri sıkılaştırır ve yağ dengesini sağlar.

Selülit sorunu
Bölgesel yağlanma ve selülit bir çok kadının sorunu. Yağların biriktiği bu bölgelerde Herbaluim’da üretilen selülit yağı iki aylık bir sürede sonuç veriyor. Tamamen bitkisel olan bu yağla yapılan masaj, portakal kabuğu görünümünü bir süre sonra yok ediyor

Işıltılı saçlar
Saçları için en etkili bakım ısırganlı şampuanlarla olur. Ama bunu siz de evde yapabilirsiniz.. Aktardan aldığınız bir avuç ısırganı ılık suda bekletip. (Bir gece önceden yarım veya bir litre suya koyabilirsiniz) Daha sonra suyunu banyodan önce saçlarınıza sürün. Ve bir havluya sarıp bekleyin. Yarım saat sonra (durulamak için) yıkarsanız, sağlıkılı saçlar elde edersiniz. Ancak bunu haftada iki kez yapmanız ve en az iki ay devam etmeniz gerekir.

Doğallık ve güzellik dileklerimizle

Volkan Kurt
Herbalium
volkankurt2006@mynet.com

Bitkilerle gelen mucize bakım

Şeker hastalığında ayak bakımına dikkat

Şeker hastalığında ayak bakımına dikkat

Eğer şeker hastasıysanız, ayaklarınızın ba­kımı için her gün birkaç dakikanızı ayırmalı­sınız. Böylece şeker hastalığının ayaklarınız­da neden olabileceği sorunları en aza indire­bilirsiniz.

Aşağıdaki önerileri dikkate alın:
Ayaklarınızı temiz tutun
Ayaklarınızı her gün özenle yıkayın. Ilık su ve sabun ya da doktorunuzun önereceği bir temizleyici kullanın. İyice temizleyin ve yumuşak ve temiz bir havluyla kurulayın. Deriyi korumak için nemlendirici bir losyon sürün (parmak aralarınıza sürmeyin).

Yumuşak, emici ve temiz çoraplar giyin
Çorap ve ayakkabılarınızın kan dolaşı­mını engelleyecek kadar sıkmaması ya da aşı­rı terlemeye yol açmamasına dikkat edin.

Sentetik maddelerden yapılmış çoraplar­dan kaçının, çünkü bunlar ayak derinizdeki nemin buharlaşmasını önler ve ayaklarınızın sürekli ıslak kalmasına neden olurlar.

Ayaklarınızı her gün kontrol edin
Ayaklarınızı, parmak araları­nızı ve tırnaklarınızı dikkatlice kontrol edin. Görmekte güç­lük çektiğiniz bölgeler için küçük bir ayna kullanabilirsiniz. Nasırlar, çatlaklar, kesikler, çürükler, sıyrıklar ya da şişme ve kızarıklık gibi enfeksiyon belirtileri olup olmadığına bakın. Ayağınızda hassas ya da enfeksiyonlu bir bölge fark ederseniz, doktorunuza danı­şın. Doktorunuz ayrıca normal kontrolleri­nizde de ayaklarınızı inceleyecektir.

Tırnaklarınızın bakımına dikkat edin
Tırnak makaslarım kullanmayın; yaralan­maya neden olabilirler.
Bir tırnak törpüsüyle, tırnaklarınızı par­mağınızın şekline uygun olarak yuvarlak değil düz bir biçimde kısaltın.

Tırnaklarınızı çok fazla kısaltmayın; böylelikle şeker has­talarında çok ciddi sorunlar yaratabile­cek tırnak batmaları­nı önleyebilirsiniz.

Yaralanmalardan kaçının
Egzersiz, kan dolaşımını artırarak, ayaklarınızın sağlıklı kalmasına yardımcı olur.
Bununla birlikte, fiziksel etkinliklerinizi seçerken, yaralanma riskini göz önünde bulundurun.
Ayaklarınız ya da bacaklarınız yoruldu­ğunda, etkinliğinize devam etmeden önce, birkaç dakika oturun ve ayaklarınızı yukarıya kaldırın.

Şeker hastalığında ayak bakımına dikkat

Regl geciktirici ilaç kullanımı

Regl döneminin tatil dönemiyle çakışması bir çok bayanın tatil hayallerini ertelemesine sebep olmaktadır. Adet geciktirici haplarda bu konuda bize yardımcı oluyor ancak her hap gibi adet geciktirici haplarında kullanımına dikkat etmek gerekiyor.

adet geciktirici Regl geciktirici ilaç kullanımı

Uzmanlar alışkanlık haline getirilmediği sürece, doktor kontrolünde regl dönemini geciktirici ilaç kullanımının mümkün olabileceğini belirtiyor. Memorial Şişli Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Altuğ Semiz, adet geciktirici ilaç kullanımı” hakkında bilgiler veriyor ve kadınlara tavsiyelerde bulunuyor.

3-4 gün öncesinden ilaç kullanmaya başlayıp tatilde rahat edebilirsiniz

Regl tarihi tatil planı yapılan günlere denk gelen hanımlar adet kanamalarını geciktirebilmek için progesteron hormonu olarak etki eden bir preparat kullanabilirler. Bu ilaç kullanıldığı süre zarfında adet görülmeyecektir. İlaç için ideal başlama tarihi beklenen adet kanamasının başlangıç tarihinden 3-4 gün öncesidir. İlaç günde 3 defa birer adet kullanılır.

Kanama miktarında değişiklik ve vücutta şişkinlik görülebilir

Bu ilacın bilinen büyük bir yan etkisi bulunmamaktadır. İlacı karaciğer bozukluğu olan bayanlar kullanmamalıdırlar. Daha önce emboli geçirmiş bayanlarda da kullanılmaması gerekir. Görülebilecek diğer küçük yan etkiler ise adet kanama miktarında değişiklik, vücutta şişkinlik, göğüslerde şişkinlik yapabilmektedir.

Genellikle ilacı bıraktıktan 2-3 gün sonra kanama başlamaktadır. İlacı bıraktıktan sonraki ilk adet normalden biraz daha ağrılı ve kanama değişikliği ile beraber olabilmektedir. Bazı kadınlarda ilaçtan sonraki adet döneminde de düzensizlik görülebilmekteyse de vakaların büyük çoğunda ikinci adetle herşey normale dönebilmektedir.

İlaç zamanında kullanılmazsa beklenen gecikme sağlanmayabilir

İlaç kullanıldığı hemen hemen her durumda etkili olmaktadır. Eğer ilacı geç kullanmaya başlanmış ise bu durumda adet gecikmesi sağlanamayabilir. Özellikle vücut kitle indeksi yüksek bayanlarda ilaç dozu yetersizliğine bağlı olarak uygulamanın başarısız olma ihtimali yükselmektedir. Bu ilaçla beraber alkol kullanmanın hiçbir sakıncası bildirilmemiştir. Yine de ilaç kullanımı ile alkol alımı arasındaki zamanın artırılması iyi olacaktır.

Adet düzensizliği dikkat gerektirir

Adet düzensizliği olan kadınlarda öncelikle bu düzensizliğe neden olabilecek nedenler araştırılmalıdır. Bu amaçla genel bir jinekolojik muayene yapılmalıdır. Yumurtalık kistlerinden erken menopoza kadar bütün olasılıklar muayene ile tamamlanmalıdır. Özellikle adet gecikmeleri olan genç bayanlarda
Regl geciktirici ilaç kullanımı

Seren Serengil Nasıl Zayıfladı diyenler

Son dönemlerde bebeğinin vefatı ve kayıp mezarı ile gündeme gelen Seren Serengil, 90 günde yani 3 ayda 20 kilo verdi. Bu mucize diyetini Seren Serengil’den siz Sevgili Melek‘lerimiz için öğreniyoruz.

seren Seren Serengil Nasıl Zayıfladı diyenler

Hafta Sonu dergisine magazin dünyasını hayretler içinde bırakan diyetinin sırlarını veren Seren Serengil, üç ayda 20 kiloyu nasıl verdiğini açıkladı.

İŞTE SERENGİL’İN DİYET SIRLARI

“Hamilelikten dolayı 25 kilo almıştım. Bunun son 12 kilosunu 45 gün içinde verdim. Diyete üç ay önce başlamıştım. Tabii psikolojik sıkıntılarım da oldu. Bebeğimi yitirdikten sonra psikoloğum bana diyet yapma izni vermedi. Çünkü zaten yarı deli haldeydim. Ne zaman ki kızımın mezarını bulup, onu alıp babamın yanına defnettim, o zaman başladım hayata… 80 kiloya kadar çıkmıştım. Ama kızımı babamın yanına gömdükten sonra, ertesi gün iç huzuruyla diyetime başladım.

Öncelikle şekeri kestim. Çok çikolata yerim ben. Çok kola içerim ve su hiç içmem. Bunları değiştirdim” diye anlatmaya başlıyor Seren Serengil.

Ardından devam ediyor: “Asitli içecekleri, çikolatayı ve tatlıyı kestim. Sonra bir spor merkezine yazıldım, her gün düzenli olarak 45 dakika yürümeye başladım. 1.5 ay içinde 8 kilo verdim. Son 12 kiloyu 45 gün içinde nasıl verdiğime gelince… Bodrum’da Osman Müftüoğlu’nun otelinde kaldım. VIP lüksü yaşadım. İnsanlarla temasa geçseydim yine “Vah vah yazık sana” deyip yaralarıma tuz basacaklardı. Bunu engellediler; beni tecrit ettiler adeta. Bana özel ve sadece benimle ilgilenen bir görevli verdiler. Hiç kimseyle konuşmadım. Ruhumun yüreğimin de iyileşmesi gerekiyordu…”

İŞİN SIRRI BİTKİ KÖKLERİ SUYUNDA

Gelelim uyguladığım diyet programına:

Sabah öncelikle dişlerimi ve dilimi fırçaladım. Ağızdaki toksinleri temizlemek çok önemli. Bu diyetle çok alakalı bir durum. Bu temizliğin ardından bir büyük bardak su içtim. Suyu sevmediğim için içine limon attım.

Kahvaltı (saat 08.30’da):

Kesinlikle peynir yemedim, çünkü yasaktı. Genel kahvaltım şu oldu: Yulaf, yabanmersini, yoğurt ve tarçın… Bunları karıştırıyordum, içine ahududu koyuyordum. Hem doyurucu, hem de lezzetli oluyor. Kahvaltı sonrası 45 dakikaya yürüyüp, bisiklete bindim.

Ara öğün (Saat 11.00’de): Bitki kökleri suyu içtim. Osman Müftüoğlu’nun bilgisi dahilinde hazırlandı. Kerevizden tut da maydanoza ve melise çayına kadar, müthiş bir karışım. Bunları içerken bir tane de şeftali yedim.

Öğle (saat 12.30’da): Izgara tavuk ve bol salata değişmez mönüm oldu.

Ara öğün (saat 16.00’da): Yine bitki kökleri suyu içtim büyük bir bardakta. Bir de meyve yedim. Ardından ‘aquagym’ yaptım. Yani suyun içinde jimnastik hareketleriyle vücudumu forma soktum. Bu da 45 dakikalık bir hareket süresi oldu.

Akşam yemeği (saat 19.30’da): Izgarada yağsız balık ve bol salata yedim. Yiyeceğin balık avucunun içi kadar olacak, ölçü bu. Ara öğün (saat 22.00’de): Yine bitki kökleri suyu içtim.

“BİTKİLERİ ÇİĞ YEDİM”

Seren Serengil’in yeniden doğuş öyküsü böyle. Oyuncu, “Bitkilerin hepsini çiğ yedim. Tuz ve şeker hiç kullanmadım. Bu yalnız bedenimi değil, aynı zamanda ruhumu da arındırdı. Çok spor yaptım, çok hareket ettim. Yoga da yaptım. Birkaç kilo daha vereceğim. Bu söylediklerimi ev hanımları rahatlıkla uygulayabilirler” diyerek sözlerini tamamlıyor.

Seren Serengil Nasıl Zayıfladı diyenler

Erkeklerin derdi erken boşalma

Erkeklerin derdi erken boşalma

Türkiye’de erken boşalma görülme sıklığını yüzde 20 olarak belirleyen araştırmaya göre, sorun, ilerleyen yaş, kronik hastalık, düşük gelir-eğitim düzeyi, uzun birliktelik süresi, çocuk sayısı ve işsizlik ile doğru orantılı olarak artıyor.

Türk Androloji Derneği (TAD) tarafından 2593 çift ile Türkiye’nin tüm coğrafi bölgelerinde gerçekleştirilen ve Türkiye ve Avrupa’da bu boyutta yapılmış ilk araştırma olan ‘Erken Boşalma Sıklığı’ araştırmasının sonuçları belli oldu.

Dört ay süresince incelenen gönüllü çiftler ile 17 ilde gerçekleştirilen araştırma sonuçlandı. Çalışmaya, İstanbul, Bursa, Balıkesir, Zonguldak, İzmir, Aydın, Antalya, Konya, Ankara, Kırıkkale, Adana, Gaziantep, Antakya, Malatya, Diyarbakır, Erzurum, Trabzon illeri dahil oldu.

Araştırmaya katılan çiftlerin yaş ortalaması kadınlarda 38, erkeklerde ise 41. Araştırmaya katılan çiftlerin yüzde 25’i 10-20 yıllık evli, kadınların yüzde 55’i çalışmazken, yüzde 38.5’i yüksek eğitim almış, yüzde 52’si ise lise veya ilkokul mezunu. Erkeklerin ise yüzde 44’ü kamu personeli veya esnaf, yüzde 17’si işçi ve yüzde 14.5’i emekli. Erkeklerde öğrenim durumu, yüzde 36 yüksek öğrenim, yüzde 60 ise lise veya ilkokul mezunu olarak öne çıktı.

KADINLAR NE DÜŞÜNÜYOR?
Araştırmaya katılan erkeklerin tıbbi durumları incelendiğinde, yüzde 13’ünün yüksek tansiyon hastası, yüzde 7’sinin kalp ve damar rahatsızlıklarına sahip, yüzde 7’sinin ise şeker hastası olduğu belirtildi. Erkeklerin yüzde 47’si 3 ila 7 dakika arasında boşaldığını bildirirken, yüzde 24’ü 2 dakika ve üzerinde, yüzde 22’si 7 dakika ve üzerinde, yüzde 11’i ise 1 dakika civarında
boşaldığını belirtti. Araştırmaya katılan erkeklerin yüzde 20’si boşalma süresini kısa buluyor, kadınların yüzde 9.5’i ise eşlerinin normal sürede boşaldığını düşünüyor.

HEKİME BAŞVURU ORANI DÜŞÜK
Erken boşalma şikâyeti olan erkeklerin yüzde 66’sı henüz doktora başvurmadığını belirtirken, yüzde 33’ü doktora başvurmayı düşündüğünü, yüzde 10’u ise başvurduğunu bildiriyor. 20-40 yaşları arasında yüzde 14-15 seviyelerinde görülen erken boşalma vakaları 40-60 yaş aralığında yüzde 20-22’ye, 60 yaşından sonra ise yüzde 50-60 seviyelerine çıkıyor.

SORUNUN BÖLGELERE DAĞILIMI
Erken boşalma yüzde 25 ile en çok Doğu Anadolu’da görülüyor. Bunu sırasıyla yüzde 24 ile Karadeniz ve yüzde 23 ile Ege bölgeleri izliyor. Marmara Bölgesi’nde yüzde 20 çıkan erken boşalma görülme sıklığı, İç Anadolu’da yüzde 18,
Akdeniz’de yüzde 17 ve Güneydoğu Anadolu’da yüzde 10 görülüyor.

BİLİNÇLENDİRME KAMPANYALARINA İHTİYAÇ VAR
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Androloji Bilim Dalı ve Türk Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı hekimlerinden, TAD Başkanı Prof. Dr. Önder Yaman ile Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı hekimlerinden, TAD Genel Sekreteri Prof. Dr. Selahittin Çayan tarafından açıklanan ‘Erken Boşalma Sıklığı’ araştırmasına göre, en önemli neden; ekonomik durum ve yaşamsal zorluklar. Stres gibi değişkenler de tabloda etkili. Erken boşalma sıklığı ilerleyen yaş, kronik hastalık varlığı, düşük gelir ve eğitim düzeyi, uzun birliktelik süresi ve artan çocuk sayısı ve işsizlik ile doğru orantılı artıyor.

Hekimler halkın hekime başvurduğunda bu sorundan kolaylıkla
kurtulabileceğini bilmediğini, ayrıca toplumsal olarak ‘utanma’ duygusu ile hekime gitmekten kaçınabildiklerini, bunların önüne geçebilmek için bilinçlendirme çalışmalarına ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Erken boşalma sorunu tedavi edilmediği takdirde iş ve sosyal yaşamda başarısızlık, mutsuzluk, yetersizlik hissi, stres, baskı hissetme ve hatta aile yaşantısının bozulmasına kadar gidebilen problemlere yol açabiliyor.

Erkeklerin derdi erken boşalma

Hamileye huzur gerek…

Hamileye huzur gerek! Hamileyseniz huzurlu olmanız sizin ve bebeğiniz için oldukca önem arz ediyor. Hamilelik dönemini huzurlu geçiren bayanlar daha sağlıklı bir bebeğe sahip olabiliyorlar.
Tüm doktorlar, anne adaylarına stresten uzak dur diyor. Ancak bunu yapmak zannedildiği kadar kolay değil. Kendisi ve çocuğu için endişelenen, doğumdan korkan, bebeğine bakamayacağını düşünerek endişelenen anne adayları huzur arıyor…

Hamileliğin sizi değiştirmesine izin verin…

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr Bülent Uran “Aslında hamilelik, kadının yaşam tarzını değiştirebilmesi için bir fırsattır. Ancak çok az kadın bunu değerlendirebilir. Örneğin, ilginç bir şekilde bazı kadınlar hamilelik sırasında sigara içmeyi bırakıyor ama bebeğin emzirmesi bittiğinde yeniden sigara içmeye başlıyor. Bunu kalıcı hale getirmiyor. Halbuki hamilelik yeni ve doğru alışkanlıklar kazanmak ve huzur bulmak için iyi bir dönemdir ” dedi.

Hamileye gösterilen ilgi huzur için yeterli mi?

Dr. Bülent Uran İlginin her zaman huzur getirmediğini söylerken, “ Biz doktorlar hamilelik dönemindeki değişikliklerin normal olduğunu söyler, hastayı rahatlatmaya çalışırız, ancak rahatlatıcı bilgiye sahip olmakla gerçekten rahat hissetmek ve huzurlu bir hamilelik geçirmek kesinlikle ve kesinlikle aynı şey değildir.” diyerek hamilelik döneminde kendiliğinden artan kaygıya dikkat çekti: “Hamileliğin yarattığı birçok olumsuz psikolojik faktör vardır. Kadın çalışıyorsa işe gelip gitmek zorlaşmıştır. Doğumdan sonra işinde geri kalma riski vardır. Maddi sorunlar olabilir. Bebeğin ihtiyaçlarını yeteri kadar karşılayamayacağını düşünerek kaygılanır. Doğumdan sonra tekrar işe başlayacaksa bebeğini yalnız bırakacağı için daha hamileliğinde peşin peşin suçluluk hissetmeye başlar. Doğumunda hayati bir tehlike yaşama kaygısı doğum sağlıklı sonuçlanana kadar zaten hiç ortadan kalkmaz. Stres ve
huzursuzluk arttıkça fiziksel sorunlar da artmaya başlar. Hamilelikteki stresin hamilelikte gözlemlenen birçok fiziksel sorunun nedeni olduğu bilinmektedir. Erken doğum, gebelik tansiyonu ve gebelik şekerinin ortaya çıkmasında stresin önemli bir katkısı vardır”

Kronik Stres bebekte gelişme geriliğine yol açıyor…

“Stres, bedende birikmiş ve değişik olaylar karşısında titreşen bir enerji hissinden başka bir şey değildir” diyen Dr. Bülent Uran “Sinir sistemindeki bu kayıtlı devreleri ortadan kaldırmadan stresten kurtulmanın mümkün olmadığını bilmemiz gerekiyor. Sürekli stres hali olarak ifade edilen kronik stres hem anne adayı hem de bebek için çok zararlı. Kronik stres halinde salgılanan adrenalin bebeğin kanlanması azaltır. Bu durumda bebekte gelişim geriliği başlar. Bağışıklık sisteminin zayıflaması anneyi hastalıklara açık hale getirir. Hamilelikte zaten bağışıklık sistemi, özellikle hamileliğin ilk aylarında zayıflamıştır. Bu zayıflığa kronik stresin yarattığı bağışıklık azalması da eklenince hem annenin hem de bebeğin sağlığı tehlike altında kalır. Yine hamileliğin ilerleyen aylarında ortaya çıkan gebelik yüksek tansiyonunda da, kronik stres etkilidir” şeklinde konuşarak anne adaylarına rahatlamayı tavsiye etti.

Stresten uzak dur! Peki ama nasıl?

Dr. Uran herkesin anne adayına, stresten uzak durmasını tembihlediğini ancak bunun çok da kolay olmadığını söyledi “Elbette anne adayı da rahatlamak istiyor, ama bunu başaramıyor. İşte bu noktada oto hipnoz ve EFT teknikleriyle harmanlanmış eğitimler devreye gidiyor. Örneğin 6-7 aylık hamile bir hastam vardı. Babası kalp krizi geçirerek aniden vefat etmişti. Hemen akabinde çok şiddetli erken doğum sancıları başladı. İlaçlar sancılarını çok fazla kesmemişti. Bir akşam acilen yanıma gelen bu hastama o anda hipnoz uyguladım. Gevşettim ve ağrılarının geçeceği telkinlerini verdim. Kendisine de basit bir oto hipnoz tekniği öğreterek bunu sık sık yapmasını önerdim. Daha hipnoz seansı sırasında kasılmaları ortadan kalkmıştı”.

Anne karnındaki bebek annenin duygularından etkilenir…

Dr. Bülent Uran, “Anne karnı bebek için sadece fiziksel tehlikeleri içermekle kalmaz. Aynı zamanda annedeki olumsuz duyguların bir enerji dalgası şeklinde bebeğe de akmasına neden olur. Birçok olumsuz ve iyileşmeyen hastalıkta anne karnında alınan olumsuz duyguların rol oynadığı bilinmektedir. Anne karnındayken biriken bu olumsuz duygular doğumdan sonra da beslenmeye devam ederse ilerleyen yıllarda yaşama olumsuz bakan bir şahsın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sadece olumsuz bakan değil kolay hasta olan bir yapıda ortaya çıkmaktadır.” şeklinde konuştu.

Düşünerek stresten kurtulamazsınız…

Bedende birikmiş duygular varken ve bunlar titreşirken sadece düşünerek ve stres yarattığı düşünülen olaylardan uzak durularak stresin bedendeki etkisi yok edilemez. Stresin bu etkisini yok etmek için sabırlı, ciddi ve ne yaptığını bilerek yapılan duygu bazlı çalışmalara gerek vardır diyen Dr. Bülent Uran uyguladıkları programın detaylarını şöyle açıklıyor: “8 bölümden oluşmuş bu programda 3. ayını doldurmuş hamilelerle çalışıyoruz. 4 ay süren çalışmalarla anne adaylarına hamilelik döneminde titreşen her türlü kaygıyla ve olumsuz duyguyla nasıl baş edeceğini anlatıyor, teknikler öğretiyoruz. Programın ağır topları EFT ve oto hipnoz. Hedefimiz sadece hamileliğin anne tarafını değil esas olarak bebek tarafını kapsamaktadır. Bu nedenle de annedeki olumsuz duyguları temizleyerek bebeğin geleceğini kurtarmak amacını taşımaktadır. Anne karnından olumsuz duyguları almamış bir bebeğin ondan sonraki
yaşamı ne kadar zorluk dolu olursa olsun ben kolay kolay sırtının yere geleceğine inanmıyorum”

Olumsuz duyguları temizleyin, bebeğinizle aranızdaki bağ güçlensin.

Dr. Bülent Uran “Bilinçaltında birikmiş duygular sizin fiziksel bedeninizle ruhunuz arasına çekilmiş bir duvardır. Bu duvarı ortadan kaldırmadan ruhunuzun temsili olan sevgi enerjisini titreştirmeniz kolay değildir. İçinizde yeniden açığa çıkacak olan sevginin enerjisi bebeğin dokularının gelişmesini olumlu yönde etkileyecektir. Sizin ruhunuzdan bebeğin ruhuna akacak sevgi bebeğinizin bu dünyaya güven içinde doğmasına neden olacaktır. En son çalıştığım hamile bir bayan bu felsefeyi gerçekten çok iyi benimsemiş ve uygulamıştı. Bebeği doğduktan sonra o kadar sakin ve huzurluydu ki, görenler bebekte bir sorun var zannediyorlardı. Ama bebek huzurluydu ve annesinin sevgi enerjisini her an hissettiği için ayrıca ağlayarak bunu teyit etmek istemiyordu” diyerek aile içinde oluşturulacak huzurlu ortamın anne ve bebeği kronik stresten koruyacağına dikkat çekti.

Merak ettiklerinizi sorabilir ayrıca olumlu olumsuz düşüncelerinizi alt kısımda yer alan yorum formunu kullanarak bizlere iletebilirsiniz.
Hamileye huzur gerek…


En Fazla Tıklananlar

  • None